U.Ü.TÜDAM ile B.B. Kültür A.Ş. ortak projesi olan “İslam, Şehir ve Medeniyet" seminerlerinin onuncusu Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi ve Sanatları Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yunus Akyürek'in "Buhara" sunumuyla devam etti.
2500 yıllık geçmişi olan Buhara şehrinin, İslamiyet’ten önce de bölgenin başlıca ilim ve kültür merkezlerinden birisi olduğunu ve İslamiyet’in şehre hâkim olmasından sonra da bu durumun sürdüğünü söyleyen Sayın Akyürek konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sahip olduğu kültürel birikim, halkının ilim, irfan ve hikmete olan rağbeti ve diğer din ve kültürlere olan müsamahakâr tavrı bu durumun başlıca sebepleri arasındadır.
Samani devletinin başkenti olması şehrin kıymetini bir kat daha arttırmıştır. Âlimleri himaye eden ve destekleyen Samani hükümdarları İslam medeniyetinde eserleriyle isimlerinden söz ettiren ilim adamlarının yetişmesine zemin hazırlamışlardır.
Bu anlamda yine Samaniler döneminde Buharalı âlimler, emirler, ticaret adamları ve Fergana bölgesinde meskûn Müslüman toplumun etkisiyle Karahanlı devletinin kurucu unsurları olan Karluk, Yağma, Çiğil boyları, Gazneli hanedanı ve özellikle de Aral Gölü’nün kuzey doğusundaki Oğuz Yabgu devletine bağlı Selçuklu Türk hanedanları Müslüman oldular ki bu durum tarihin akışını değiştirmiştir.
Bilindiği üzere bu üç Türk boyunun İslamlaşması; Türklerin önce İslam dini ve kültürüyle yoğrulmalarını, sonra da şarkta ve özellikle de batıda Sünni İslam dünyasının ve İslam medeniyetinin sancaktarlığını üstlenmelerini beraberinde getirmiştir.
İtikatta Maturidi, amelde Hanefi mezhepleri ile Nakşibendiyye tarikatının kabul gördüğü gelenekçi çizgiye sahip olan, ismi anılınca “hadis” ilminin akla geldiği Kubbetü’l-İslâm unvanlı Buhara bu anlamda Ehl-i Sünnet Doğunun -Moğol istilasına kadar- adeta Bağdat’ı olmuştur.
Türk-İslam tarihi açısından değerlendirilecek olursa; Karahanlılar, Gazneliler, Büyük Selçuklular, Anadolu Selçukluları, Anadolu Beylikleri ve Osmanlılar gibi pek çok Türk-İslâm devleti Mâverâünnehir’den ve bu bölgenin beslendiği Buhara’dan kesintisiz esen ilim, irfan, kültür ve maneviyat rüzgârını arkalarına alarak, her biri kadim kültürlerden izler taşıyan ve zamanımıza kadar ulaşan nâdide eserler vücuda getirmişlerdir."