Benlik Kavramının İhmal Edilen Yönü "Sosyal Kimlik"

Benlik, psikolojide en yaygın kullanılan ve üzerine en fazla tartışmanın yapıldığı kavramlardan biri olma özelliği taşımaktadır. Benlik kavramının tartışmalı doğası onun ne olduğuna ve neleri kapsadığına yönelik farklı görüşlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Ana akım psikoloji geleneğine yöneltilen eleştiriler sonucu analiz biriminin bireyden topluma doğru kayması benlik kavramına yönelik yeni açıklamaları da beraberinde getirmiştir. Ayrıca, gelişim psikolojisinin ve sosyal psikolojinin son yıllarda birlikte ele alınması benlik kavramının anlaşılmasına önemli katkılar sağlamıştır.

Benlik kavramının gelişimiyle ilgili çoğu araştırma gelişim psikologları tarafından yapılmıştır. Araştırmacılar kişinin kendisine özgü özellikleri olarak tanımlanan bireysel benliğe odaklanmışlardır. Genel olarak, çocuklarda benlik kavramının yaşla birlikte değişen içeriği tanımlanmaya çalışılmıştır.

Gelişim psikologları benlik kavramını çalışırken bireylerin kendilerini ait hissettikleri grupların ve bağlamın benliğe olan etkisini ihmal etmişlerdir. Günlük yaşamda hepimizin birçok sosyal grubun üyesi olduğu ve bu sosyal grup üyeliğinin kendimizi algılamamızla yakından ilişkili olduğu açıktır. Grup üyeliğinin ve bağlamın benlik kavramına etkisini sistematize eden ilk araştırmacı Henry Tajfel’dir. Tajfel ve Turner (1979) benlik kavramına farklı bir bakış açısı getirmişlerdir. Araştırmacılar benlik kavramını kişisel kimlik ve sosyal kimlik olarak iki ayrı alt sistem olarak ayırmışlardır. Kişisel kimlik bireye has olan ve genellikle bireyin belirli özelliklerini ifade eden benlik tanımlamaları iken; sosyal kimlik cinsiyet, milliyet, meslek gibi sosyal kategorilere üyelikten kaynaklanan benlik tanımlamalarıdır. Kişisel kimlikler kişiler arası ilişkiler bağlamında ortaya çıkarken, sosyal kimlikler gruplar arası ilişkiler bağlamında ortaya çıkar.

Benlik kavramına yapılan bu ayrımın görgül tabanını Tajfel ve arkadaşları tarafından 1970'lerin başında gerçekleştirilen deneyler oluşturmaktadır. Tajfel ve arkadaşları gruplar arası ayrımcılık için gerekli olan şartı araştırmak için “minimal grup paradigması” olarak adlandırılan deneysel düzenekler hazırlamışlardır. Bu deneysel düzenekler gerçek bağlamların tüm özelliklerinden yoksun olarak oluşturulmuştur. Araştırmacılar hiçbir ortak geçmişi ve ortak geleceği olmayan katılımcıları Klee veya Kandinsky’e ait tablolar arasında bir seçim yaptırarak rasgele iki gruba atamışlardır (Tajfel ve ark., 1971). Katılımcıların, hem dış grup üyeleriyle hem de iç grup üyeleriyle temas kurmamaları sağlanmıştır. Daha sonra, özel olarak hazırlanmış karar matrisleri kullanılarak deneydeki çeşitli katılımcılara parayı temsil eden puan tahsis etmeleri istenmiştir. Tajfel ve arkadaşları, gruplar arası bağlamın "minimal" doğası nedeniyle gruplar arasında herhangi bir ayrımcılık yapılmasını beklemiyorlardı. Ancak sonuçlar katılımcıların iç grup üyelerine daha fazla para tahsis ederek dış gruba karşı ayrımcılık yapma eğiliminde olduklarını sürpriz bir şekilde göstermiştir. Tajfel ve arkadaşlarının (1971) bu çalışması belirli koşullar altında katılımcıların sırf iç ve dış grup olarak sınıflandırmalarının iç grubu kayırmanın ve dış gruba karşı ayrımcılığın ortaya çıkışı ile ilişkili olduğunu kanıtlamıştır. Araştırmacılar tarafından oluşturulan bağlam kasıtlı olarak belirsiz olarak tanımlandığından, katılımcılar kendilerini yalnızca Klee ve Kandinsky taraftarları olarak ayırt edebilmişlerdir. Sınıflandırma işlemi, iki grubu bilişsel olarak merkezileştirir ve birbirinden açıkça farklılaştırır. Sınıflandırma sonucu kendini bir gruba göre konumlandıran katılımcılar yalnızca mevcut karşılaştırma boyutuna, yani paranın dağılımına, dayalı bir sosyal karşılaştırma yoluyla olumlu bir kimlik elde etmeyi amaçlamışlardır.
Gerçek dünyada birbirleriyle rekabet halinde olan gruplar düşünüldüğünde grup aidiyetlerinin benlik kavramı üzerinde ne derece tesir edeceği anlaşılabilir. Hem deneysel hem de alan çalışmaları sosyal kimliklerimizin benlik kavramımızın önemli bir parçası olduğunu ve sosyal davranışlarımızın birçok biçimiyle yakından ilişkili olduğunu göstermiştir.

Benlik kavramını açıklamaya çalışırken, hem gelişim psikolojisine hem de sosyal psikolojiye atıfta bulunmak son derece önem taşımaktadır. Sosyal psikologlar benliğin zaman içindeki değişim süreçlerini ihmal ederken, mevcut bağlamlardaki toplumsal süreçlere dikkat çekerler; gelişimciler ise zaman içindeki değişime odaklanırken, çoğunlukla bağlamlar üzerindeki değişimleri göz ardı ederler. Bu nedenle, iki disiplinin güçlü yönlerini birleştiren bir yaklaşım faydalı olabilir. Benliğin sosyal-gelişimsel çalışılması, benliğin hem toplumsal hem de gelişimsel süreçlere tabi olduğunu ve bu süreçlerin karşılıklı olarak etkileşim halinde olabileceğini göstermektedir.

Orijinal makaleler için lütfen tıklayınız:

http://onlinelibrary.wiley.com/…/1…/ejsp.2420010202/abstract
https://www.researchgate.net/…/links/568b161508ae051f9afa8d…

Görsel Kaynağı:

http://www.guncelpsikoloji.net/sosyal-kimlik-teorisi/

Anasayfaya Dön

İçerik Ekleme Tarihi : [07-Eki-2019]

İçerik Görüntüleme : [1.775]