İlişkisel Benliğin Sosyal-Bilişsel Teori Kapsamında Değerlendirilmesi: 'Ben, En Az Senin Kadar Benim'

Benliğin doğasının ve doğasına bağlı olarak da yapısının ‘ne’yi ne kadar ve ne şekilde içerdiği; nasıl yapılandığı, hangi koşullardan ve (bireyle ve doğayla) ilişkilerden nasıl etkilendiğine birçok araştırmaya konu olsa da kesin bir yargıda bulunmak neredeyse olanaksızdır. Fakat yadsınması zor bazı yaklaşımlar benliğin genel hatlarına dair fikirler sunmaktadır. Kişilerarası sosyal-bilişsel teori kapsamında ele alınan ‘ilişkisel benlik’, benliğin doğasının ve temelinin kişilerarası ilişkilerden beslendiğini varsayar (Andersen, S. M. ve Chen, S., 2002). Bu yaklaşıma göre benlik temelde kişilerarasıdır (James, 1890) ve bireyin hayatında olan ve duygusal olarak bağlanılmış önemli kişilerle (significant others) ilişkiler benliğin yapılarını oluşturur (Andersen, S. M. ve Chen, S., 2002). Duygulanım, motivasyon, öz-düzenleme ve öz-değerlendirme kaynağı olarak görebileceğimiz ilişkisel benlikler zihinsel temsillere sahiptirler. İlişkisel benliklerin zihinsel temsillerinin varlığı, sosyal-bilişsel teori kapsamında ele alındığında benlikler arası aktarımı, bu aktarım çerçevesinde de ilişkiler-arası etkileşimi gerektirir (Andersen, S. M. ve Glassman, N. S., 1996). Sosyal-bilişsel aktarım modeline göre zihinsel benlik temsilleri şu şekilde işler: Kişi hayatında önemli olan (o kişi nihai durumda hayatında olmasa bile) ve duygusal olarak bağlandığı kişilerle yaşadığı ilişki kapsamında oluşturduğu zihinsel temsiller üzerinden karşılaştığı yeni kişilerle ilişki kurar. Zihinsel temsillerin aktarımı, geçmiş varsayımlar ve önemli kişilerle olan ilişkilerdeki deneyimlerin, yeni bireylerle gelişen ilişkilerde nasıl ortaya çıkacağını ve uygulanacağını yönetir (Andersen, S. M. ve Chen, S., 2002). Yeni ilişkilerin gelişmesiyle aktifleşen zihinsel temsillerin yorumlanması duygusal, motivasyonel ve davranışsal çıktılarla somutlaşır. Fakat zihinsel temsillerin aktifleşip somutlaşması bu temsillerin ulaşılabilirliğine bağlıdır. Sosyal-bilişsel aktarım modeline göre iki türlü erişilebilirlik koşulu mevcuttur: kronik erişilebilirlik (kronik kaynaklar bir yapının geçmişte aktive edildiği sıklığa ve aktifleşme öncesi hazırlığa tekabül eder) ve geçici erişilebilirlik (ortamdaki ipuçlarından kaynaklanır ve karşılaşılan uyarıcılar bu yapılara erişimi hızlandırır) (Higgins, 1999). 
Benlik yapılarının aktarımı, bu yapıların doğasının nasıl olduğu konusunda birçok araştırmanın da yolunu açmıştır. İlişkisel benliklerimiz çeşitli midir yoksa sabit midir; ilişkisel benliklerde bireysel farklılıklar söz konusu mudur yoksa evrensel bir düzenlilik içinde midir gibi sorular ilişkisel benliğin incelenme aşamalarına yön vermiştir. Diğer bir yandan, benliği ilişkisel bağlamda ele almak kişiliğin de bu bağlama dahil edilmesine yol açmıştır. İlişkisel benliklerimiz, hayatımızda etkili olan önemli-diğerleriyle olan ilişkilerin etkili birer ürünleridir. Örneğin bağlanma teorisine göre benliğin zihinsel modelleri çoğunlukla bireyi yetiştiren kişi tarafından şekillenir (Ainsworth ve ark., 1978). Yani bireye yakın kişilerle yaşanılan deneyimler, benliği ve kişiliği şekillendirir; ilişkiler süresince oluşturulan modeller duygusal ve motivasyonel bağlantılarla somutlaşır ve bu bağlantılar yeni ilişkilerde ortaya çıkar. Önemli-diğerlerinin temsilleri bireyin kendisine özgüdür çünkü bireyin inançlarından, deneyimlerinden etkilenmektedir. Fakat bu temsiller aynı zamanda normatif yapılardan da etkilenirler (Andersen, S. M. ve Chen, S., 2002), cinsiyet kategorileri bu normatif yapılara örnek verilebilir. Bir diğer nokta kişiliğin motivasyonel dayanaklarının önemli-diğerleri ile ilgili zihinsel temsillerinden etkilenmesidir (Bargh, J. A., 1990).Bağlanma, ilişki, duyarlılık gibi temel motivasyonlarımız oluşturulan önemli-diğerleri ile ilgili zihinsel temsiller tarafından yönlendirilir ve bu duygulanım ve davranış olarak ilişkilerde somutlaşır. Sullivian (1953), tekrar eden kişiler arası durumların sonucu olarak yapılanan ilişkisel örüntülerin bir bireyin yaşamını ya da kişiliğini karakterize ettiğini savunmaktadır; ve birey çevresi tarafından algıladığı değerlendirmeler temelinde bir benlik kavramı geliştirir.
Benliğin belirli bir yapı çerçevesinde oluşumu ve gelişimi aynı zamanda benliğin korunumunu da gerektirir. Kişinin yaşamındaki sürekli değişiklikler (kültürel, değerler, inanç, çevre, toplumsal rollerdeki dönüşümler, ilişkisel farklılıklar) benliği tehdit eden unsurlar haline dönüşebilir; ya da benliğin olumsuz yönünü çağırıştıran unsurlar benlik korunumunu devreye sokar. Bu noktada benlik-saygısının etkili rolü ortaya çıkar. Vohs ve Heatherton (2001) benlik saygısı yüksek olan bireylerin benliklerine yönelik bir tehditle karşılaştıklarında daha çok bireysel özelliklerine odaklandıklarını ve yeni bir bireyle karşılaştıklarında ilişki kurarken ilişkinin sürecini etkileyecek adımlar attıklarını ortaya koymuşlardır. Öte yandan benlik-saygısı düşük olan bireyler benliklerine dair bir tehditle karşılaştıklarında kişilerarası ilişkilerine odaklandıkları ve yeni bir ilişki başlatırken pasif rol aldıkları gözlemlenmiştir (Vohs, K. D., ve Heatherton, T. F., 2001). Bu durumda benliğe yönelik tehdit unsurlarıyla karşılaşıldığında birey, ilişkisel benliklerinden ileri gelen olumsuz duygulanım doğrultusunda benliği korumaya yönelik kişiler arası ilişkilere odaklanırken; ilişkisel benlikler yüksek bir benlik saygısıyla destekleniyor ise ilişkisel benlik kaynaklarına daha direkt olarak odaklanır.
Kaynaklar
Ainsworth, M. D. S., Blehar, M. C., Walters, E., & Wall, S. (1978). Patterns of attachment: A psychological study of the strange situation. Hillsdale, NJ: Erlbaum.
Andersen, S. M., & Chen, S. (2002). The relational self: an interpersonal social-cognitive theory. Psychological review, 109(4), 619.
Andersen, S. M., & Glassman, N. S. (1996). Responding to significant others when they are not there: Effects on interpersonal inference, motivation, and affect. In R. M. Sorrentino & E. T. Higgins (Eds.), Handbook of motivation and cognition (Vol. 3, pp. 262–321). New York: Guilford Press.
Bargh, J. A. (1990). Auto-motives: Preconscious determinants of social interaction. In E. T. Higgins & R. M. Sorrentino (Eds.), Handbook of motivation and cognition: Foundations of social behavior (Vol. 2, pp. 93–130). New York: Guilford Press
Higgins, E. T. (1996). Knowledge activation: Accessibility, applicability, and salience. In E. T. Higgins & A. W. Kruglanski (Eds.), Social psychology: Handbook of basic principles (pp. 133–168). New York: Guilford Press.
James, W. (1890). The principles of psychology (Vol. 1). Cambridge, MA: Harvard University Press
Sullivan, H. S. (1953). The interpersonal theory of psychiatry. New York: Norton. 
Vohs, K. D., & Heatherton, T. F. (2001). Self-Esteem and threats to self: implications for self-construals and interpersonal perceptions. Journal of personality and social psychology, 81(6), 1103.
Görsel Kaynak 
http://slideplayer.biz.tr/slide/9086159/

Anasayfaya Dön

İçerik Ekleme Tarihi : [07-Eki-2019]

İçerik Görüntüleme : [1.034]